Timur Kimdir?

Timur Kimdir?

Timur, ünlü tarihçimiz İlber Ortaylı'nın ifadesine göre, 14. asırda Türk dünyasının Timur devri diye anılmasını sağlayan kişidir. Emir Barlas Turagay'ın ve Tekine Hatun'un oğlu olarak dünyaya gelmiştir. Ana tarafından Cengiz Han'la akrabağlık bağı bulunur. Ayrıca eşi Saray Mülk Hanım da Cengiz Han'ın torunlarındandır. Ailesi Barlas boyuna mensuptu. Ayrıca babası Emir Turagay boyun reisi idi. Timur, hayatının ilk bölümünü taht kavgaları ve kabileler arası savaşlarla geçirmiştir. Timur'un kabilesi Çağatay kabilelerinin en ünlülerinden biri olan Barlaslar olmasına rağmen o bir Çağatay Hanedanı kurmak yerine Cengiz soyuyla evlilik bağı kurmayı ve damat anlamına gelen Küregen ünvanını kullanmayı tercih etmiştir. Dolayısıyla hiçbir Timur Han şeklinde değil, Emir Timur şeklinde anılmıştır.


Neden Kendisine Timurlenk Denilmiştir?
Timurlenk kelimesi, Farsça'da Aksak Timur anlamına gelir. Timur'a bu ünvanın takılmasının nedeni Timur'un sağ tarafından kısmı felç geçirmiş olmasıdır. Timur'un, Ankara Savaşı'nın ardından Bayezid'i esir etmesinden sonra Bayezid'e "Şu Allah'ın işine bak! Koca dünya senin gibi bir körle benim gibi bir topala kaldı." demesi kendisinin aksaklığına ve Bayezid'in hafif körlüğüne bir vurgudur.

Timur'un Siyasi Faaliyetleri ve Timur Devleti'nin Kuruluşu
Timur'un yaşağıdı dönemin Orta Asya'sı Türk kabilelerinin eline yeni yeni geçiyordu. Moğol İmparatorluğu'nun dağılmasından sonra kurulan Çağatay Hanlığı ve kabileleri Türkleşmeye yüz tutmuştu. Timur, gençlik dönemlerini bahsı geçen kabileler arasındaki hüküm mücadelelerinde geçirdi. Politik zekası çok yüksek olan Timur'un tek hedefi iktidara geçmekti. Zekasını fevkalade kullanan Timur, 1370 yılında Semerkand'da tahta oturdu.

Timur İmparatorluğu'nun Sanat Üzerindeki Etkisi
Timur İmparatorluğu Hunlar, Göktürkler, Uygurlar, Karahanlılar, Gazneliler, Selçuklular ve Harzemşahlar’ın yıkılmasından sonra Türklerin Türkistan’da kurduğu en büyük devlet olmuş ve bu devirde Türkistan ve Horasan, İslam mimarisi açısından en parlak dönemini yaşamıştır. 15. yüzyılın sonlarından itibaren Türkistan, Harezm, Kırım, Kazan ve Azerbaycan'da Çağatay Türkçesi de yüksek bir kültür dili haline gelmiştir. Dinin, ilim ve sanatın koruyucusu olan Timur; Türkistan’da Türkçenin, Türk sanat ve kültürünün Fars kültürünün baskısı altında yok olup gitmesini önlemiş ve öne geçmesini sağlamış, Türk edebiyatı büyüme ve gelişme göstermiş, sanat, bilim ve edebiyat dünyası Timur Rönesans’ını yaşamıştır. Timur, Semerkant’ı imparatorluğunun başkenti yaptıktan sonra, şehri görkemli mimarî yapılarla donattırıp seferlerde ele geçirdiği şehirlerdeki alimleri, bilim adamlarını ve öğretmenleri Semerkant'a getirtmiştir.

Ordunun Yapısı
Timur, her Türk komutanı gibi ordusuna çok önem veriyordu. Ordusu yüzbin kişiden fazlaydı. Askeri kuvvetleri Cengiz Han'ın ordusunu hatırlatıyordu. Çoğu atlı birlik olan ordusunda atlılar ok ve kılıç kuşanıyordu. Timur savaşlarda Hindistan seferinden elde ettiği filleri de kullanıyordu.  Ayrıca savaş sırasında düşmanı korkutmak ve panikletmek için boru ve davul çalınıyordu.


İmparatorluğun Siyasi Tarihi
Timur, 1370-1405 yılları arasında yaptığı seferlerle, Harezm, Doğu Türkistan, İran, Azerbaycan, Hindistan Delhi Sultanlığı, Irak, Suriye, Altın Orda Devleti ve Osmanlı Devleti'nin de içinde bulunduğu topraklara hâkim olmuştur. Anadolu'daki Osmanlı hakimiyetine girmek isteyen beylikleri kendi tarafına çekerek kendisine bağladı. Hindistan seferinde pek çok ganimet ve fil ele geçirdi. Timur'un ordusunun Hindistan'da yaptığı yıkım öylesine yüksekti ki Hindistan başkenti Delhi'nin eski haline geri dönebilmesi  100 yıl kadar sürdü.

Osmanlı Mücadelesi ve Ankara Savaşı
Timur'a göre kendisiyle rekabet edebilecek iki devlet vardı. Bunlar Osmanlılar ve Memluklerdi. Timur, Hindistan seferinden başarıyla ayrılınca Osmanlılara karşı sefere başladı. Önceden Anadolu'da beylikler olan Celayiroğulları'nın ve Karakoyunlular'ın topraklarını ele geçirmişti. Bu devletlerin hükümdarları bazen Osmanlı'ya, bazen de Memlukler'e sığınıyordu. Timur'un ilk fethi Sivas üzerinde 1400 yılında gerçekleşti. Yıldırım Beyazıd bu durumdan hoşnut değildi. Timur, Halep ve Humus seferlerindeyken Beyazid Sivas'ı ve Erzincan'ı yeniden alarak Erzurum'a kadar ilerledi. Timur bu zamanlarda Çin'e karşı sefer düzenlemeyi istiyordu. Osmanlı padişahı Beyazıd'a bir mektup göndererek kendi hakimiyetini tanımasını ve iki devletin saldırmazlık anlaşması imzalamasını talep etti. Yıldırım ise bu teklifi kabul etmedi. Bunun üzerine 28 Temmuz 1402 yılında Timur, büyük bir orduyla Anadolu'ya girdi. Timur aslında Anadolu'ya girmeye çekiniyordu. Çünkü Anadolu tekin olmayan bir coğrafya. İyi bir mareşal olan Timur, yabancı ortamda küçük çete gruplarının ordusunu gerilla taktiği ile yıpratmasından korkuyordu. Ordusunda fillerin olması Anadolu'da kolay yürüyemeyeceği anlamına geliyordu. Timur'un amacı Osmanlı'ya göz dağı vermekti. Uzun bir taktiksel kovalamacadan sonra Timur'un ordusu Ankara'yı kuşattı. Timur, Bayezid'in ordusunun arkasından takip ettiğini bildiği için stratejik öneme sahip alanlara tuzaklar yerleştiriyor ve Beyazıd'ı yavaşlamaya zorluyordu. İki ordu en nihayetinde Çubuk Ovası'nda karşılaştı. Timur'un ordusuna kıyasla daha güçsüz ve yıpranmış Osmanlı ordusu kaybetti. Timur, Yıldırım Beyazıd'ı esir etti. Osmanlı yıllarca sürecek olan Fetret Devri'ne girdi ve gelişme süreci duraksadı.


Yıldırım Bayezid'in Esir Tutulma Süreci
İki şehzadesiyle beraber esir tutulan Beyazıd, Timur tarafından iyi tutuldu. Beyazid, Timur'un huzuruna çıkarıldığı zaman Timur gülmeye başlar. Beyazıd, Timur'un gülmesine dayanamayarak neye güldüğünü sorunca Timur tarihe geçen şu sözlerle cevap verir: "Şu Allah'ın işine bak! Koca dünya senin gibi bir körle benim gibi bir topala kaldı, ona gülüyorum!".
Beyazıd'ın esaret sürecinin nasıl geçtiği hakkında çeşitli rivayetler var. Bazı kaynaklar Timur'un Beyazıd'a iyi baktığını söylese de, bazı kaynaklar Timur'un Beyazıd'e işkence ettiğini ve Beyazıd'ın bu yüzden öldüğünü iddia eder. Çoğu kaynak Timur'un Beyazıd'e işkence etmediğini, fakat iyi bakmadığını iddia eder. Beyazıd'ın ölümüyle ilgili olarak öne çıkan iki görüş var. Birincisi her Osmanlı padişahının taşıdığı gibi Beyazıd'ın da yüzüğünün içinde zehir taşıdığı ve bu zehri içerek intihar ettiği iddiası, ikincisi ise Beyazıd'ın üzüntüye dayanamayarak aniden hastalanıp öldüğü iddiası. Birinci iddia Beyazıd'ın dinine düşkün bir insan olması gerekçesiyle ihtimali azalsa da, ikinci seçeneği iddia etmek çok iyimser olurdu. Şu da bir gerçek ki, Timur karşısındakini ezen bir hükümdardı.


Çin Seferi ve Timur'un Vefat Edişi
Ankara Savaşı'ndan sonra süper güç haline gelen Timur İmparatoluğu 1404 yılına gelindiğinde Osmanlı'dan, Bizans'tan ve Mısır'dan vergi alıyordu. Timur İmparatorluğu çok zengin duruma gelmişti. Saray hazineleri ağzına kadar doluydu. Ama Emir Timur'un savaşma isteği hiç bitmiyordu. Timur'un deyim yerindeyse çılgın projeleri arasında Çin'i tamamen kendine bağlamak ve İslamiyet'i Çin'de yaymaktı. 1405 yılında 200000 kişilik büyük bir orduyla Çin'e sefere çıktı. Çin'e giderken Timur aniden hastalandı. Timur, 18 Şubat 1405 tarihinde, Çin’e sefere giderken Otrar’da 69 yaşında öldü. Ölüm sebebi yarı felçli tarafına kulunç girmesiydi. Hemen, Semerkand’a getirilerek torunu Halil Sultan tarafından, daha önce ölmüş olan torunu Muhammed Sultan’ın Ruh Abâd yakınlarındaki medresesine defnedildi. Timur tarihe hiçbir savaş kaybetmeyen hükümdar olarak adını yazdırdı. Kendisini "Biz ki Melik-i Turan, Emir-i Türkistan'ız, biz ki Türk oğlu Türk'üz; biz ki milletlerin en kadimi ve en ulusu Türk'ün başbuğuyuz!" diyerek tanımlayan, "Türklüğü yüceltmek için yaşa, Türk'e kılıç kaldıran eli kır!" sözleriyle Türklüğü vurgulayan Emir Timur Çin seferini tamamlayamadan vefat etti.

Kaynakça
  • ·         İlber Ortaylı, Türklerin Tarihi 2, Timaş Yayınları, İstanbul, 2016
  • ·         İlber Ortaylı, Türklerin Altın Çağı, Kronik Yayınları, İstanbul, 2017
  • ·         Mine Kalca, Tarihteki Ünlü Komutanlar - Liderler, Karma Kitaplar, İstanbul, 2008

Yorumlar